تعلم التركية

قصة قصيرة / أدم - kısa hikâye / Adam

قصة قصيرة / أدم - kısa hikâye / Adam 

في مكان ما تحت الغيوم هناك جزيرة تسمى المملكة المتحدة. في جنوب هذه الجزيرة مدينة تسمى لندن. وفي جنوب هذه المدينة هناك
قرية صغيرة. وفي هذه القرية يعيش هناك صبي عمره إحدى عشر 11 سنة ويدعى آدم.

لا لا. اسمه ليس آدم. هو 'آدم'. هذا صحيح آدم هو اسم تركي. وهذا يعني "أول رجل في العالم".

Bulutların altında biryerlerde, Birleşik Krallık adında bir ada var. Bu adanın güneyinde Londra adında da bir şehir. Bu şehrin güneyinde de küçük bir kasaba. Ve bu kasabada Adem adında 11 yaşında bir çocuk yaşar

Hayır hayır, çocuğun ismi Adam değil, Adem. Evet çok doğru, en sondaki ‘m’ harfinden hemen önce ‘a’ harfi yerine ‘e’ harfi var . Adem Türkçe bir isim. Hem Adam hem de Adem her iki dilde de dünyadaki ilk adam’ anlamına gelir





آدم هو صبي غريب يحب القراءة. يقرأ جميع أنواع الكتب والقصص. قرأ أيضا كتاب غينيس للارقام القياسية العالمية. هذا هو الكتاب المفضلة لديه.

الصبي يحب التحدث عن الأشياء التي كان يقرأها في كتبه ، وسبق وتحدث عن سلطان كوزن (Sultan Kösen) وهو من تركيا أطول رجل في العالم ويبلغ طوله 251 سم ولقد دخل كتاب غينيس للأرقام القياسية العالمية.

Adem okumayı seven meraklı bir çocuk. Her çeşitli hikâye kitabı okur. Aynı zamanda Guinness Rekorlar Kitabı’nı da okur. Bu onun en çok sevdiği kitap.

Adem, Rekorlar Kitabı’nda okudukları şeyler hakkında konuşmaya bayılır. Eğer Adem şimdi burada olsaydı, çoktan iki buçuk metre uzunluğundaki Türkiyeli Kösen Sultan hakkında konuşmaya başlamıştı bile. Kösen Sultan, Guinness Rekorlar Kitabı’nda şu an hayatta olan  en uzun boylu insan





انظر!  هاهو آدم يخرج من المدرسة مع أفضل صديقين له ، بن وجوناثان. آدم لون شعره الداكن وبشرته سمراء  وله عيون زرقاء جميلة. ولا يمكن أن تفوت شيء على بن وجوناثان أيضاً على حد سواء وهو أشقر مع بشرة فاتحة.

والد آدم تركي الأصل والدته إنجليزية. وهو يشبه والده، ولكن عينيه هي نفس لون عينيي والدته.

Hey, bak! İşte Adem’de okuldan çıkmış bile, yanında en iyi iki arkadaşı Ben ve Jonathan’la birlikte bize doğru geliyorlar. Adem koyu renk saçlı, esmer tenli ve güzel mavi gözleri olan çocuk. Karıştırmanıza imkan yok, çünkü hem Ben hem de Jonathan açık tenli ve sarışın çocuklar

Adem’in babası Türk, annesi ise İngiliz. Adem dış görünüşünü babasından, gözlerinin renginiyse annesinden almış





سمع أدم أحدهم يقول "Merhaba". استدار بأتجاه صديقه التركي متين. ثم يجيب آدم قائلا: "Merhaba! هذه الكلمة تعني مرحبا في اللغة التركية. وكانت أول كلمة تركية تعلمها آدم وهي "baba". وهذه تعني بابا .

وفي يوم من الأيام ، عندما كان آدم صبي صغير، سأل أباه، "هل أنا إنجليزي أو تركي، أو أنا نصف تركي نصف إنكليزي؟

فكر أباه لحظة في هذا السؤال ، ثم أجاب: "أنت لست نصف أي شيء بني. أنت على حد سواء تركي  كامل و إنكليزي كامل.

أحب آدم هذه الإجابة كثيراً.

Adem birisinin ‘Merhaba’ dediğini duyar. Arkasını döner ve Türk arkadaşı Metin’e el sallar. Sonra da ‘Merhaba’ diye Türkçe cevap verir. Adem’in Türkçede öğrendiği ilk kelime ‘baba’ydı.  Adem İngilizce konuştuğu zamanlarda bile babasına hep Türkçe ‘baba’ der, İngilizcesini hiç kullanmaz
Adem daha küçük bir çocukken bir gün babasına sormuş: ‘Baba, ben İngiliz miyim, yoksa Türk müyüm, yoksa yarı İngiliz yarı Türk müyüm?’
Böyle bir soruyu beklemeyen Baba biraz düşünmüş ve sonra cevap vermiş: ‘Sen hiçbir şeyin yarısı değilsin oğlum. Sen hem tam İngilizsin hem de tam Türk
Adem aldığı bu cevabı çok sever




في وقتٍ لاحق، وضع آدم علم الإنجليزية على وجه عندما كان في الكرنفال. وعندما رأى أباه وجه فقد صدم، ولكن قال آدم: "أهدء يا أبتي. إلا تذكر، أنا إنكليزي كامل وكذلك أيضاً تركي كامل .

يعطي آدم خمسة عالية لبن وجوناثان وثم يقترب منهما  ويمشي بجانبهما على الرصيف. ويبتسم قائلاً. "هل تعلم أن رجل تركي يدعى محمد راشد (Muhammed Rashid) وفي يونيو/حزيران 2003 دخل كتاب غينيس للأرقام القياسية العالمية مع شاربه الذي كان أكثر من متر ونصف هذا هو شارب طويل جداً، ويقول آدم، وابتسامته أصبحت أكبر. "أبي لديه شارب كبير جداً، وحاجبين كبيرين. لكن شاربه ليست كبيرة بقدر متر ونص، الحمد لله! "

يقول آدم "الله" بدلا من "God" لأن آدم هو شاب مسلم.

آدم يلاحظ رجل يمشي في الشارع مع كيباه زرقاءغامقة "الكيباه (Kippah) هي قبعة يهودية، ويقول آدم، "قبعة يهودية" فقط لكي نعرف.

ثم يلاحظ  أدم وهو يمشي في نفس الشارع رجل "سيخي" يرتدي العمامة التقليدية (سيخية). آدم يحب هذا التنوع من الثقافات 
المختلفة

Bundan bir sure sonra bir karnavalda Adem yüzünü İngiliz bayrağının renklerine boyar
Babası Adem’in yüzünü gördüğünde oldukça şaşırır ve tam tepki gösterecekken; Adem babasına der ki, ‘Sakin ol Baba. Hatırlasana: ben hem tam İngiliz’im hem de tam Türk
Adem, Ben ve Jonathan’a birer beşlik çaktıktan sonra bize doğru gelir ve kaldırımda bizimle birlikte yürümeye başlar. Bize şöyle bir gülümsedikten sonra konuşmaya başlar: ‘Haziran 2003’te Muhammed Rashid isimli bir Türk bir buçuk metre uzunluğundaki bıyığı sayesinde Guinness Rekorlar Kitabı’na girdiğini biliyormusunuz? Bu gerçekten de çok uzun bir bıyık’. Gülümsemesinin biraz daha büyür, sonra devam eder ‘ Benim babamın da büyük bir bıyığı var ve çalı gibi kaşları. Ama Allah’a şükür ki benim babamın bıyıkları bir buçuk metre uzunluğunda deği.
Adem İngilizlerin dediği gibi ‘God’ demek yerine her zaman Allah kelimesini kullanır. Çünkü Adem Müslüman bir çocuk
Tam o anda Adem sokakta yürüyen koyu mavi renkli bir Kippah takan bir adam görür. ‘ Kippah bir Yahudi şapkasıdır’ diye bizi bilgilendirir Adem
Sonra Adem geleneksel bir türban takan Sih bir adam görür. Adem ayni sokakta farklı kültürden insanların bir arada yürüyebilmesini ne kadar çok sevdiğini düşünür




"يملك أبي مطعم، 'آدم يخبرنا. وقال وهو ينظر إلينا بشكل مباشرة مع عينيه الخطيرة، كما لو أنه يعلمنا بشيء مهم جدا. "إنه ليس مطعم كباب. في مطعم أبي يُطبخ الحساء النباتي ويقدم معه الخبز الخاص يسمى PIDE الخبز. إنه لذيذ جدا.'
والطعام المفضل لوالد أدم البامية. البامية هي من الخضروات والتي تأكل مع القليل من المخلل مثلاً . ووالد آدم يضع الليمون على البامية لأنه يقول أنه يجعل طعم خاص إضافي للخضار!

"أنا حقا أحب كباب،" آدم يخبرنا. "أنا أعلم أنه ليس جيدة كثيراً للصحة بشكل تام، ولكن ذوقه جيد حقاً"

Sonra bize döner ve konuşmaya devam eder; ‘Benim babamın bir restoranı var’ der Adem. Çok önemli bir şey öğretiyormuşçasına ciddi gözlerle doğrudan bize bakarak. ‘Bir kebap restoranı değil bu. Babamın restoranında vejetaryen güveç yemekleri yaparlar ve bunu özel bir ekmek olan pideyle servis ederler. Çok lezzetlidir

Benim babamın en çok sevdiği yemek bamyadır. Bamya turşuya benzer bir çeşit sebzedir. Babam bamyaya bir de limon sıkar çünkü böylelikle bu sebzenin tadı çok daha güzel olur

‘Ben ise kebabı daha çok seviyorum’ der bize Adem. ‘Biliyorum çok sağlıklı değil; ama gerçekten çok lezzetli





فجأة يبدو أدم منزعجاً قليلاً، وإذا كان هناك شيء يريد أن يقول لنا. ويبدو انه على التركيز، وصياغة الكلمات داخل رأسه. ويقول بعد صمت لحظة  "كل يوم خميس"  يأتي ولدي ويختارني. أنا لا أحب الخميس بعد الآن. هناك شيء عن والدي يحرجني. أريد أن أتحدث معه حول هذا الموضوع، ولكن أنا أحبه ولا أريد أن أؤذي مشاعره.

ليس بالسهولة دائماً التحدث مع الآباء، كما تعلمون. على سبيل المثال، يوم السبت الماضي بعد أن كنا نسبح، واشتريت كعكة الشوكولاته وصديقي بن كان معنا ووالدي معي في أحد المقاهي. أنا كنت أكل كعكتي عندما همس والدي في أذني أن أعطي بعض من الكعكة لصديقي بن. وقال والدي أن هذا هو عُرف في الثقافة التركية. ومازال يهمس ويشرح والدي أنه في الثقافة الإنجليزية هو وقحاً أن تقدم لصديقك كعكة تؤكل, ولا أعرف أن كان لديه بعض المال في جيبه، وإذا كان يريد بعض الكعكة  قال انه سوف يشتري له واحد.

Aniden Adem’e bir tedirginlik çöker. Sanki bize söyleyecek bir şeyleri var. Dikkat kesilmiş, kafasında söyleyeceklerini tartıyor. ‘Her Perşembe’ der Adem, kısa bir sessizlikten sonra  ‘babam beni okuldan almaya gelir... Artık perşembeleri pek sevmiyorum. Çünkü her Perşembe Babam beni utandırıyor... Bunu onunla konuşmak istedim ama onu çok seviyorum ve onun duygularını incitmek istemiyorum. Bilirsiniz, anne ve babayla konuşmak her zaman çok kolay bir şey değildir. Mesela geçen Cumartesi günü, yüzmeye gittikten sonra, ben, babam ve arkadaşım Ben bir kafeteryaya gittik ve ben kendime nefis bir çikolatalı kek aldım. Tam kekimi yerken babam eğildi ve kulağıma arkadaşım Ben’e de kekimden biraz vermem gerektiğini fısıldadı. Babam bunun Türk kültüründe bir gelenek olduğunu söyledi. Ben ise İngiliz kültürüne göre arkadaşıma yarısı yenmiş bir kek ikram etmenin kaba olduğunu, arkadaşım Ben’in de parası olduğunu ve isterse kendine kek alabileceğini babama anlatmam hayli bir zaman aldı




آدم يفسر لنا أن والده عاش في انجلترا لفترة طويلة جدا، لكنه لا يزال يوجد لديه الكثير من الأصدقاء الإنجليزية. يقول أدم كما لو والده لا يزال يعيش في تركيا. 'وهو على ما يرام،' آدم يقول لنا، "ولكن من الصعب في بعض الأحيان بالنسبة لي لفهم بعض من التقاليد التركية، وهناك الكثير منهم أن نتذكر".

آدم قد وصل تقريبا في نقطة إلتقاء حيث والده وقال أنه ينتظر لكي يأخذي بعد المدرسة.

اليوم هو الخميس.

Adem bize babasının uzun suredir İngiltere’de yaşadığını ama pek fazla İngiliz arkadaşı olmadığını anlatır. ‘Babam burada da hala Türkiyede yaşadığı şekilde yaşıyor’ der Adem. ‘Tabii bu genellikle bir problem değil ama bazen benim için bazı Türk geleneklerini anlamak çok zor oluyor ve inanın onlardan o kadar çok var ki, hangi birini hatırlayacağımı şaşırıyorum

Adem neredeyse babasının onu okuldan almak için beklemesini söylediği buluşma noktasına varır

Bugün günlerden perşembe




وقال انه يثير غضبي قليلاً كما لو انه يمسح الشارع بي. "لقد حاولت أن أفعل شيئا حيال هذا الإحراج،" إنه يبلغنا بجدية، "ولكني لم أنجح حتى الان. أنا لا أعرف كيفية أجراء محادثة مع والدي حول الطريقة التي يتصرف بها عندما يكون أصدقائي معي.

توقف آدم في الزاوية. ولا يزال متوترة قليلاً وقال "هذا هو المكان الذي أختاره لي والدي، كما يقول.

هناك الكثير من الأطفال من المدارس حول أدم في الزاوية: البعض ينتظر والديهم ليأخذوهم من الزاوية ، وبعض ينتظر الحافلة أو المشي إلى المنزل.

 آدم يدعي أن يقرأ كتابه. انه لا يريد أي من أصدقائه أن يكون على مقربة منه عندما يصل والده ليأخذه.

يلاحظ آدم إيميلي. إميلي وهي جميلة جداً. لديها شعرها أشقر وعيون زرقاء وآدم كان معها في الصف منذ خمس سنوات.

Adem kaygılı bir şekilde sokağı söyle bir gözden geçirir, ‘ Bu utanma meselesiyle ilgili bir şeyler yapmaya çalıştım’ der bize ciddiyetle, ‘ama şimdiye kadar işe yaramadı. Babamın arkadaşlarımın yanındayken böyle davranmamasını nasıl anlatacağımı bilemiyorum

Adem köşede durur. Hala biraz kaygılı görünür. ‘Babam beni buradan alır’ der

Adem’in beklediği köşede okuldan başka birçok çocukta beklemekte; bazıları anne-babalarının onları almasını bekler, bazıları ise ya otobüslere doğru gider ya da ikişer ikişer eve yürürler. Adem bir kitabı okuyormuş gibi yapar. Arkadaşlarının hiçbirinin babası onu almaya geldiğinde yanında olmasını istemez

İste tam bu anda Adem Emily’yi fark eder. Emily çok güzel. Sarışın ve mavi gözleri var ve Adem beşinci sınıftan beri ondan hoşlanıyor




وفي يوم من الأيام ، يضع مدرس التاريخ جميع الأطفال في مجموعات أو أزواج. ووضع آدم مع إميلي في مجموعة واحدة. وكان على الأطفال لعمل قلعة موته و بايلي(motte and bailey). وإن أفضل قلعة ستفوز بالجائزة.

وهكذا أمضى آدم وإميلي الكثير من الوقت معاً، وعملا بجد على قلعتهم. ثم عندما جاء اليوم الحكم، فازوا! بدأت المنافسة وفازوا بالمسابقة , فعانقت إيميلي آدم بشدة. ومن تلك اللحظة إلى الآن ، وكلما يرى آدم إيميلي، يشعر شعور دافئ في الداخل هذا ما قاله أدم.

إميلي تقترب من الزاوية حيث ينتظر آدم والده إلى أن يأتي ويلتقطه . يبدو أدم فجأة غير مرتاح  مفاجئ الجميع. 'اوه لا! هاهو جيب والدي قادمة قاب قوسين أو أدنى. والدي قادم! إميلي هي آت! والدي قادم! إميلي هي آت!

آدم يجلس بسرعة على الأرض ويتظاهر بربط حذائه بينما كان يحاول الاختباء من ولده ومن إيميلي. ولكن لا فائدة. والد أدم يرصد أدم . والجيب تسحب عندما ضغط الفرامل ووالد آدم يهم بالخروج من الجيب . وفي الوقت نفسه، إميلي تقترب ، والآن ترى آدم ووالده معاً بجانب سيارة الجيب.

Bir gün, Adem’in tarih öğretmeni onları bir okul projesi için eşleştirir. Adem Emily’yle grup olur. Çocukların (Motte ve Bailey adı verilen) bir çeşit kale yapmaları gerekiyordu. En iyi kale yarışmayı kazanacaktı

Bu sayede Adem ve Emily birlikte çokça vakit geçirmeye başlarlar ve kaleyi yapmak için çok çalışırlar. Ve yarışma günü geldiğinde de yarışmayı KAZANIRLAR! Emily Adem’i sevinçle kucaklar, işte o an Adem Emily’den hoşlanmaya başlar. O zamandan bu yana Adem ne zaman Emily’ yi görse, içinde sıcak bir duygu hisseder

Emily, köşede bekleyen Adem’e doğru yaklaşır. Adem çok rahatsız görünür. ‘Olamaz! Der Adem, babasının arabasının yaklaştığını farkederek. Babamın arabası geliyor! Emily yaklaşıyor! Babamın arabası geliyor! Emily yaklaşıyor!

Adem çabucak yere eğilip ayakkabılarının bağcıklarını bağlıyormuş gibi yapar, böylece hem babasından hem de Emily’den saklanmaya çalışır. Ama bu bir işe yaramaz, Babası Adem’i farkeder, araba Adem’in önünde durur ve Baba arabadan çıkar. Bu sırada Emily de iyice yaklaşır





والد آدم يلتقيه بابتسامة. 'هل أنت بخير، ابني الكبير؟ "

أنا أكره الخميس آدم يقف الآن ووالده أمامه ويعطيه عناق كبير وقبلة. "هيا آدم، قائلاَ والده وبصوت مرح، 'هل تستطيع أن تعطيني قبلة!

آدم ينظر حوله، ثم يقبل والده بسرعة على خده ويقفز داخل سيارة الجيب قبل أن تقترب إميلي وتضحك عليه لتقبيل ومعانقة والده لأن آدم صبي كبير الآن، وينبغي أن يكون أكثر نضج.

الأب والابن لا يتحدثون مع بعضهم البعض لبضع دقائق كما إنهما يندفع من خلال الشوارع المزدحمة متوجه للمنزل. الوالد ينظر إلى آدم ويسأل مرة أخرى، 'هل أنت بخير يا بني؟ "

"نعم، يقول آدم، ولكن صوته ليست مقنع جدا.

والد آدم يعلم أن ابنه ليس سعيدا لأن يعرفه جيدا وأنه قريب جدا إليه . "هيا، يقول الأب،" لماذا لا تقول لي ما هو الخطأ. "


Adem doğruluyor ve babası ani bir hamle ile Adem’i kucaklayıp öper. ‘Haydi bakalım Adem’  der Baba mutlu bir sesle ‘Bana öpücük yok mu 
Adem çevresine bir bakınır ve hızlıca babasını yanağından öper ve hızla arabaya girer ve oturur. Adem içinden ‘eğer Emily bu koskocaman çocuğun babası tarafından böyle sarılıp öpüldüğünü görse ne kadar gülerdi’ diye düşünür
Araba kalabalık yolda eve doğru ilerlerken Baba oğul arasında bir sessizlik hakimdir. Babası Adem’ e bakar ve tekrar sorar: ‘İyi misin oğlum?
‘Evet’ der Adem, ama sesi pek de inandırıcı değildir
?Oğlunu çok iyi tanıyan Baba ‘Hadi ama’ der ‘söyle, ne oldu



آدم يفكر لبعض الوقت. لأنه يعلم ما يقول، لكنه لا يريد أن يؤذي مشاعر والده. وفي نهاية المطاف، والصبي الصغير استجمع شجاعته والتعبير عن رأيه. "أبي، هناك شيء ولكن لست بحاجة لاقول لك، وهو الأمر الذي يزعجني. هناك شخص يؤلمني...
 هذا الشخص هو ...
 'آدم يتوقف للحظة واحدة، غير متأكد من كيفية الاستمرار.

يقول الأب لابنه: "شخص ما ضايقك! قل لي من هو ". 

"حسنا هو ..."

"نعم ... هيا!"

'حسنا...'

يسأل الأب: هل شخص في المدرسة، المعلم، صديق؟

"لا، أبي".

'من اذا؟'

هنا صمت لوقت طويل ...

آدم يأخذ نفساً عميقاً، ثم يقول: "أنت، أبي . مستاء منك '.

يسأل والده: 'هل أنا؟ ماذا فعلت يا ابني؟"

Adem birazcık düşünüyor. Ne söyleyeceğini bilmesine rağmen, babasının duygularını incitmek istemez. Sonunda Adem cesaretini toplar. ‘Baba, sana söylemem gereken ve beni üzen bir şey var. Daha doğrusu birisi beni üzüyor. Bu kişi...’ Adem nasıl devam edeceğini bilemeyerek bir anlığına susar

‘Biri seni üzüyor mu? Söyle bana, kim?’ der Baba oğluna

...’‘Şey, bu kişi

‘Evet, söyle

...’‘Şey

‘Okuldan birisi mi, öğretmenin mi, bir arkadaşın mı?’ diye sorar babası, belli ki oğlu için endişelenir

‘Hayır baba

?’‘Kim öyleyse

Adem’in  konuşmaz ve kasabadan eve doğru ilerlerken yine uzun bir sessizlik olur

Adem derin bir nefes alır ve der ki: ‘Sensin baba. Beni sen üzüyorsun

?’‘Ben mi?’ diye sorar baba. ‘Ben ne yaptım ki oğlum





آدم لا يقول أي شيء، حتى يضغط الأب فرامل الجيب ويطفئ المحرك حتى يتمكن من التحدث بشكل صحيح مع ابنه. 'قل لي ماذا فعلت، آدم؟

آدم ينظر إلى والده، وإلى تلك الحاجبين الكبيريين والخطوط التي تجعد جبينه ويبدو أنه غاضب. آدم يُعلم أن والده ليس غاضبا ولكن يشعر بالضيق. وقال انه يشعر بالضيق وحزيناً بسبب بعض التصرفات ، ويستجمع كل شجاعته ويحاول أن يفسر له .
ويقول لوالده : "أنت تعرف أنني في الأحد عشر الآن وأنني الناضج جدا."

يقول الأب : "نعم بالتأكيد" مع لمسة من الفخر في صوته.

Adem cevap vermez, Olayın ciddiyetini farkeden Baba daha rahat konuşabilmek için arabayı bir kenara çekip motoru durduruyor. Baba ‘Lütfen ne yaptığımı söyle bana, oğlum.’ der

Adem babasının çatık çalı gibi kaşlarına ve onu olduğundan sinirli gösteren alnındaki çizgilere bakar. Ama Babasını çok iyi tanıyan Adem babasının aslında kızgın değil ama üzgün olduğunu bilir. Babasını üzdüğü için kendini kötü hisseder ama cesaretini toplayıp ne demek istediğini açıklamaya çalışır. ‘Biliyorsun artık 11 yaşındayım’ der babasına ‘ve kocaman adam oldum

‘Evet, kesinlikle’ der babası gururla





"أنت تعرف أني موافق لعناقك لي وتقبيلي أمام أصدقائي عندما كنت في المدرسة الابتدائية، ولكن أنا لا أريد منك أن تفعل ذلك أمام أصدقائي بعد الآن."

 "هكذا إذا.. لا تريد مني التقبيل والعناق لك من بعد الآن، هل هذا فقط؟"

"لا، لا، بابا. أنا أحب ذلك العناق لي، ولكن أنا لا أريد منك تقبيلي وعناقي  أمام أصدقائي في المدرسة لأني كبرت على ذلك الآن، وأنهم سوف يضحكون على وجهي ".

يعترف والده "أظن إن هذا الشيء غريب عن الأتراك" ويبدأ بتشغيل االعربة في زحمة المرور مساءً. وهو حزين قليلاً,

يهتف أدم قائلاً: "بابا؟"

"نعم، يا بني؟"

"سأصنع لك ولأمي كوب من الشاي عندما نصل إلى المنزل؟

‘Ben ilkokula giderken arkadaşlarımın önünde beni kucaklayıp öpmende hiçbir sorun yoktu, biliyorsun; ama artık büyüdüm ve arkadaşlarımın önünde böyle yapmanı istemiyorum

?’‘Yani artık seni öpmemi, kucaklamamı istemiyorsun, doğru mu duydum oğlum

‘Hayır, hayır baba. Beni kucaklaman çok hoşuma gidiyor, ama okulda arkadaşlarımın önünde beni kucaklayıp öpmeni istemiyorum; çünkü artık ben büyüdüm ve onların bana gülmesini ve benimle dalga geçmelerini istemiyorum

‘Sanırım bu biraz Türklere özgü bir şey’ diye itiraf eder baba arabayı çalıştırıp akşam trafiğine karışırken. Baba biraz üzgün görünür. Bunu farkeden Adem onu neşelendirmek ister.

?‘Baba

‘?Evet oğlum

?‘Eve gittiğimiz zaman sana ve anneme çay yapayım mı





الأب يبتسم لأبنه الغالي 'هذا شيء رائع آدم, ولكن من فضلك لا تضع الحليب في الشاي الخاص بي. لأنك تعرف أنني أحب ذلك غامق. هذه هي الطريقة التركية لتناول الشاي والطريقة التركية هو أفضل بالنسبة لي " يغمزه والده وهو يقول هذه الكلمات.

أبتسم أدم لأن والده فهم ما الذي يشعره بالحرج، ويعلم أيضا أن والده يحبه كثيراً.

يسأل أدم: "هل نلعب مباراة الليلة؟ كما إن العربة تقترب من نهائية الطريق نحو المنزل.

الأب لا يبدو منزعجاً بعد الآن، ويصل الأمر به إلى كشكشة شعر آدم وتموج أصابعه على شعر ابنه. "يمكن أن نلعب لعبة طالما أنك لا تغش مثل المرة الماضية كما فعلت في تلك الليلة ".

يضحك أدم "أنا لم أغش". "أنت خدعتني".

الأب وآدم  يضحكان سوياً وعلى هذا ويواصل أدم حديثه عن المدرسة وجميع الأشياء التي فعلها وكل الحقائق التي يحفظها من كتاب غينيس للأرقام القياسية العالمية.

وكانت تلك هي المرة الأخيرة التي  أحرج آدم أمام أصدقائه.

وكان كلما كانوا يلعبون معاً في المنزل، والأب في كثير من الأحيان يخطف ابنه ويغمره بذراعيه الكبيرتين .

Baba biricik oğluna gülümser. ‘Bu harika olur, Ademciğim. Ama lütfen benim çayıma süt koyma. Biliyorsun ben çayı sütsüz severim, Türk usulü ve bazen Türk usulü benim için en iyisi.’ diye söylerken oğluna birde göz kırpar
Babasını üzmeden derdini anlatabilen Adem gülümser. Babasının kendisini ne kadar çok sevdiğini düşünür
‘Bu akşam ailece oyun oynayabilir miyiz?’ diye sorar Adem, araba eve doğru son dönemece girerken
Artık pek üzgün görünmeyen baba uzanıp oğlunun saçlarını okşar ve parmağını oğluna doğru sallar. ‘Tabii oynarız, ama dün gece yaptığın gibi yine hile yapmazsan
‘Ben hile yapmadım ki’ diye güler Adem. ‘Sen yaptın
Hem baba hem Adem buna çok gülerler ve Adem’in okulunun nasıl geçtiği, neler yaptığı ve Guinness Rekorlar Kitabı’ndan ezberledikleri hakkında konuşmaya devam ederler
Bu babasının Adem’i arkadaşlarının önünde son utandırışı olur
Ama ne zaman evde birlikte oyun oynasalar, babası oğlunu kucaklar ve yanağınına kocaman bir öpücük kondurarak Adem’e ne kadar büyürse büyüsün hiçbir zaman öpülmek ve kucaklamak için fazla büyük olmayacağını söyler ve buna birlikte gülerler
Google Plus ile Paylaş

Kısaca: Kaaed

1 التعليقات:

  1. New microtouch titanium trim to wear on your hair? - TITIAN ART
    T-Sodium is titanium forging 100 mg. For the best balance microtouch solo titanium of sodium and potassium, you should titanium bar stock start titanium rod in leg with the best natural sunscreen. It also helps to remove titanium hoop earrings

    YanıtlaSil